Yıkılan minareler
Geçen hafta da yazdığımız gibi bu sene lodos fena esiyor. Gemici
takvimleri doğru söylüyorsa, kasım ayı bitmeden de lodostan bize pek rahat
yok gibi görünüyor. Bugün öğleden sonra da yağmurla birlikte lodos da
beklendiğini bir kez daha anımsatalım ve özellikle de İZSU yetkililerini
uyarmış olalım. Lodosu bugün yazmamızın asıl nedeni ise son günlerde yaşanan
minare faciaları... Mübarek Ramazan günlerinde meydana gelen bu facialar
camilerin de, bozuk imar düzeninden payını aldığını ortaya koyuyor.
Ankara'da 2 kişinin ölümü ile sonuçlanan minare devrilmesinin yanısıra
İzmir'deki gecekondu mahallelerinde de iki minarenin birden yıkılmasının
altında 'kurnazlıklar' yatıyor.
Bu kurnazlıkların başında, Hazine arazilerine kondurulan camiler geliyor.
Bir çok imara kapalı arazi de önce bir cami yapılarak imara açılmış
oluyor, caminin etrafı daha sonra gecekondularla doluyor. Arazi özel mülkse,
yapılan cami rant kaynağı oluyor.Minare inşaatında ise bire iki kuralı
uygulanmak zorunda. Caminin azami 14 metrelik kubbe boyu varsa, minaresinin boyu
en çok 28 metreye ulaşabiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu
konudaki genelgesi kesin ama sözde hayırseverler ne kadar uzun minare
diktirirlerse o kadar sevaba gireceklerine hem kendilerini, hem de çevrelerindeki
cahil kitleleri inandırdıkları için boylarını yükselttikçe yükseltiyorlar.
Bir başka yanlışlık ise minarelerin tuğla veya briketten yapılıyor olması.
Bu konuda da Diyanet'in kesin emri betonarme imal edilmesi yönünde ama çoğu
kez bir mimara başvurulmadan, ustabaşılarla yapılan minareler son
depremlerde, fırtınalarda görüldüğü üzere, insanların ölümüne bile
yol açabiliyor. Şu Ramazan ayında bizi böyle yazı yazdırmak zorunda bırakanlar
sevaba mı giriyor, günaha mı bir düşünsünler.
Ramazan'da yapılan çok hayırlı işleri ise yarın yazacağım.
Akşam, A.Nedim Atilla
|